ESG (Environmental, Social and Governance) teriminin Türkçe karşılığı Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetim’dir. Yatırım performansında önemli sayılabilecek etkilerin bu çevrelerde hangi koşullarda kullanıldığına yönelik analiz olarak da tanımlanabilmektedir. ESG, bilindik finansal analiz yöntemlerine ek olarak finansal olmayan ama potansiyel risklerin ve fırsatların gözlemlenmesiyle, yatırımcıların daha detaylı bir analiz yapabilmelerine olanak sağlayan bir uygulamadır.

Finans dünyasındaki yatırımcıların çoğu ESG odaklı bir anlayış benimseyerek, bu uygulamaya yönelik analiz yapmaktadır. 

Geleneksel yatırım anlayışının aksine ESG’de;

·    Paranın nasıl aktarıldığı ya da yönetildiği,

·    Şirket içerisindeki çalışanlara nasıl bir iş ortamı sunulduğu,

·    Müşteri ilişkilerinin hangi çerçevede olduğu,

·    Üretimin ve çevre ile ilişkisi hakkında sorulara yanıt aranmaktadır.

ESG uygulaması sırasında finans yönetimi için sorulması ve denetlenmesi gereken bu durumlar, geleneksel yatırım koşullarını çevresel etkilerle evrimleştirmektedir. Fakat tüm bu sorular sadece ESG’nin kendi içerisindeki işleyiş faaliyetini belirlemektedir. Tüm bunların yanı sıra, geleneksel finans yönetimde olduğu gibi ESG’de de istenilen ilk şey doğru bir yatırım yaparak, iyi bir finans performansı elde etmektir.

ESG uygulaması finans dünyasının şeklini de değiştirmiştir. Finans çevrelerince, sosyal sorumluluk sahibi yatırımcı ve etki yatırımcılığı gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. Bu yatırımcılık faaliyetleri anlayışı ESG’nin yönetim çerçevesinden çıkmasına ve kapsam dahilindeki alanlar içerisinde iyi bir finans performansı elde edilmesini sağlamaya çalışmaktadır.

ESG Finans Dünyasında Nasıl Etkilemiştir?

Finans dünyasındaki önemli firmalar, 20.yüzyılın başlarından bu yana çevreci örgütler tarafından bir dizi suçlamalara maruz kalmaktadır. Ortaya atılan bir kavram ya da stratejiden değil, doğal şartların iyileştirilmesi adına verilen mücadele sonucu ortaya çıkan ESG yani Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetim’in kökleri 18. yüzyıla dek uzamaktadır.

Sanayi Devrimi’nden itibaren globalleşmeye başlayan dünyada, köylülerin kentlere göç etmesi ve ticarette kömürün daha fazla kullanılmasıyla doğanın kirletilmesi gibi konular, finans dünyasının gelişmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Her zaman hızlı sonuç almak ve düşük maliyetlerde kaliteli üretim yapmak isteyen firmalar, çevresel koşullardan çalışma şartlarına kadar birçok alanı görmezden gelerek, iş faaliyetlerini sürdürmüştür. Devrimin gerçekleşmesinden sonraki süreçte başta Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sendikalaşma faaliyetlerinin etkileriyle birlikte gerek işçiler gerekse de çevreci gruplar seslerini yavaş yavaş duyurmaya başlamıştır.

20. yüzyılın ortalarında Vietnam Savaşı’na gelindiğinde çevresel etkenler ve çalışma koşullarına karşı global çapta protestolar yapılmaya başlanmıştır. Bu tarihten itibaren baskılara dayanamayan Amerikalı şirketler, küçük çaplı iyileştirme yollarına gitmiştir. İlk olarak 2006’daki Birleşmiş Milletler toplantısında oluşturulan Sorumlu Yatırımcı İlkeleri politikası sayesinde ESG kavramı duyulmuştur. Bu tarihten itibaren finans dünyasındaki tüm yatırımcıların uygulamaya geçirdiği bir kavram olarak tarihe geçmiştir.

ESG kavramının uygulamaya konulması, çevresel etkenleri ve çalışma koşullarını iyileştirmeye yönelik olarak sınıflandırılsa da oldukça geniş bir kapsama alanını denetleme imkânı sunmaktadır. Buna göre sosyal meseleler, sorumlu yatırımlar ve kurumsal yönetim meseleleri alt başlıklarında konular açıklanmaya çalışılmıştır.

Sosyal Meseleler:

1.     Çeşitlilik;

·    Ürün ve servis çeşitliliği

·    İşyerinde çeşitlilik

2.     İnsan hak ve özgürlükleri

·    Tüketici hakları

·    Hayvan hakları

Kurumsal Yönetim Meseleleri:

1.     Yönetim yapısı

2.     Çalışan ilişkileri

Sorumlu yatırımlar:

1.     Yatırım stratejileri

2.     Sorumlu yatırım ilkeleri

3.     Ekvator prensipleri

ESG’nin Etkileri Nelerdir?

Geleneksel yapı içerisinde varlığı bilinen ama uygulama aşamasında zorluk çekilen ya da maliyet koşulları sebebiyle dikkat edilmeyen ESG ilkeleri, resmî kurumlarca getirilen zorunluluklar nedeniyle finans dünyasını derinden değiştirmiştir. Çevreci bir yapı içerisinde faaliyet sürdürmek zorunda olan firmalar, aynı zamanda çalışanların haklarına da saygı göstermelidir. Ekonominin sürdürülebilir bir çerçeveye sahip olması açısından çevreye zarar veren uygulamalar yasalar tarafından cezalandırılmaktadır. Şirketler ESG ilkelerine sadık kalmalı ve faaliyetlerini bu kriterlere uygun olarak organize etmelidir.

Müşterilerden yatırımcılara, kısacası finans dünyasındaki herkesi etkileyebilen ESG, finans verilerinden ziyade sosyal meseleler ve çevresel sorunları da kapsamaktadır. Şirketler dönemsel olarak sundukları finans raporlarının ciddiyetine denk bir şekilde ESG raporları da hazırlamaktadır. Bu alanda uzman olan kişiler ya da kurumlar tarafından yapılan denetimlerde hazırlanan raporlarda eksiklik görüldüğü takdirde ihtar ve cezalar verilebilmektedir. Şirketin geleceğini güvence altına almak isteyen bir işletme sahibi, mutlaka çevre, insan ve kar dengesini ESG ilkeleri çerçevesinde kurmalıdır.

ESG Nasıl Uygulanmalıdır?

ESG uygulaması, 21. yüzyıldan itibaren iş dünyasında yer alan her işletmenin uyması gereken ilkelerdendir. ESG raporu, alanında uzman kişiler tarafından oluşturulmaktadır. İşletmenin uyguladığı faaliyetleri derinlemesine inceleyen bu uzmanlar, ortaya çıkabilecek çevre ve insan haklarına yönelik problemleri faaliyet öncesinde keşfederek raporlar sunmaktadır. Bu raporlar sayesinde doğaya karşı daha doğru bir yaklaşım gösteren işletmeler, aynı zamanda resmî kurumlar tarafından cezalara çarptırılmaktan da uzak durmaktadır.